ISTANBUL KIYI BANDI TARİHİ GELİŞİMİ / Peyzaj İskelesi Bağlamı
Peyzaj İskelesi; Tarihi boyunca önemli bir kıyı kenti olan İstanbul’da kent kıyı ilişkisi sürekliliğini farklı biçimlerde sürdürmüştür. Kenti besleyen denizlerin açık tehlike olduğu dönemlerde bu ilişki surlara açılan kapılar ve devamındaki limanlar vasıtası ile sağlanırken ticaretin artması, kıyıya yerleşen sanayi ile surlara sığmayan kent kıyı ilişkisi tersaneler, limanlar ve fabrikalar ile surların dışına taşarak daha yoğun bir ilişki içine girmiştir.
Zamanla teknolojinin sağladığı decentralization sayesinde sanayinin şehrin dışına taşınması imkanı ve zorunluluğu doğmuştur. Bu süreci yaşayan kentlerde kıyı alanları açık alan aktivitelerinin yoğunlaştığı birer rekreasyon diğer bir deyişle yenilenme ve sosyalleşme alanı olarak kullanılmaya başlanmıştır. İstanbul özelinde ise bu sürece ilaveten 1950’ler sonrası yaşanan göç ile rekreasyon alanları hızla tüketilmiş ve ortaya hiçbir sosyal donatısı olmayan kent dokuları ortaya çıkmıştır. Bu problematiğe çözüm olarak ise kıyı alanları doldurulmak sureti ile park ve spor alanları elde edilmiştir.
Kentlilerin ihtiyacı olan rekreasyon alanı yaratmak için yapılan bu doldurma işlemi, kara ile deniz arasında fiziksel süreçler sonucunda oluşmuş doğal kıyı bandının bozulmasına yol açmıştır. Bu bozulma sadece aşınma sonucu oluşmuş doğal kıyı dokusunun ve peyzaj alanının yok olması değil ona bağlı olarak kentin bu kıyı bandında oluşturduğu ilişkiler bütününün de zarar görmesi ile sonuçlanmıştır. Artık denize bu dolgu alanların gerisinden bakan kentliler için deniz sadece bir manzaraya dönüşmüş, bu dolgu alanlarının üzerine kondurulan fakat aslında konut alanlarının içinde olması gereken sosyal donatı alanları ancak hafta sonu destinasyonu olabilmiştir.
Gençlik Merkezi
Önerilen yapı ise koparılan bu kıyı kent ilişkisini tekrar kurmayı amaçlar. Bu ilişkiyi biçimsel bir imge oluşturarak değil, kıyı alanlarında açığa çıkan tipik kentli davranışlarına olanak sağlayan yüzeyler oluşturarak kurar. Kısmen yerden yükselerek sizi içine alır ve sizi peyzaj alanından koparır. İçerdiği kültürel ve sosyal mekanlar sizi karşılar. Kent tarafından bakıldığında aslında bir yapıdır. Siz ilerledikçe yapı iskelelere ayrılır. Bu iskeleler bazen peyzajın içine doğru eğimlenir ve kaybolur bazense sadece ayaklarınızı aşağı uzatabileceğiniz seviyede kalır. Ahşap kokusu eşliğinde yolunuza devam edersiniz ve diğer iskelede olanları izlersiniz. Peyzaj iskelesinin içerdiği mekanlar ahşap bir kabukla kaplanır. Bu kabuk çıkılabilir bir teras oluşturur. Burada insanlar güneşlenir, denizi izler, bazende kimse olmaz.
Lodosun estiği fırtınalı günlerde ise bir barınaktır bu kabuk. İskeleler ve teras bomboştur, insanlar içerdeki mekanlara sığınır. Peyzaj iskelesi ile kent kıyısındaki bu tanımsız ve bağlamından koparılmış boşluklarda, kıyı ilişkisi yeniden kurulur ve yılın büyük çoğunluğunda aktif olan açık ve kapalı yüzeyler oluşturulur.
Comments are closed.